Büyük Paris Oteli, Puerta del
Sol, Madrid, Pazar sabahı (3 Eylül 1865)
HENRI FANTIN-LATOUR'A
Burada seni çok özledim. Yalnız
Velasquez'i görmek bile tüm seyahati değerli kılmaya o kadar yetiyor
ki, Madrid'deki müzede, onun etrafında bulunan ve son derece iyi sergilenmiş
diğer okullara ait tüm ressamlar onun taklidi gibi duruyor.
Üstün bir sanatçı; beni hiç hayal
kırıklığına uğratmadı aksine büyüledi.
Bizim Louvre'da sergilenen portresi
onun elinden çıkmamış. Sadece Infanta tartışılmaz.
Burada, büyük bir tablosu var;
Louvre'daki Cavaliers (Şövalyeler-ç.n.) adlı resmindeki gibi bir çok
küçük figürle dolu ama bu tabloda erkekler olduğu kadar kadınlar da
var; belki biraz daha kaliteli ama hepsinden önce, hiçbir yeri onarılmamış.
Arkadaki manzarayı Velasquez'in bir öğrencisi yapmış.
Biyografi
Edouard Manet
1832
29 Ocak'ta Parisli kentsoylu bir ailenin oğlu olarak dünyaya
geldi. Annesi, İsveç Veliaht Prensi Charles Bernadotte'in vaftiz
kızı ve kibar bir hanım olan Eugenie-Desiree Fournier; babası
ise adalet bakanlığında görevli bir yargıç olan Auguste Manet'dir.
1848
On altı yaşında ressam olmaya karar verdi. Amcası Charles Fournier,
Manet'in sanata karşı ilgisini desteklemiş; onu cesaretlendirmiştir
ve zaman zaman Manet'i ve çocukluk arkadaşı olan Antonin Proust'u
alarak Louvre'u ziyaret etmişlerdir.
1850
Deniz ticaret gemilerinde miçoluk yaptıktan sonra 1856 yılına
kadar devam edeceği Thomas Couture'nin atölyesine gitmeye başladı.
Bu süre içinde başta Velazquez ve Goya olmak üzere, Titian,
Tintoretto, Veronese ve Giorgione'den etkilendi.
1858
Baudelaire ile tanıştı. Kariyerine, Paris'in arka sokaklarının
gölgeleri arasındaki yalnız ve sefih bir adamı resmettiği Apsent
İçen (sergide 6. resim) adlı tablosuyla başladı.
1862
Manet'in Salon'a kabul edilen ilk tablolarından biri olan İspanyol
Şarkıcı / Gitar Çalgıcısı (sergide 7. resim) adlı tablosunu
yaptı. Aynı yıl, ressamın çevresine uzak bir konu olan ama çok
gerçekçi bir şekilde yansıttığı Paris'in karanlık yaşamının
bir portresi olarak Yaşlı Müzisyen adlı tabloyu resmetti. Dönemin
modasına uygun kutlama yapan topluluğun resmedildiği Tuileries'de
Müzik (sergide 9. resim) adlı tablo ise Manet'in arkadaşları
ve ailesinin oluşturduğu insanlarla doldurulmuştur.
1863
Manet, eserlerin Salon'a kabul edilmesine çok büyük bir önem
veriyordu. Bir sanatçının başarılı olmasının Salon tarafından
farkedilmekle ilgili olduğuna inanıyordu. Fakat, 1863 ylının
Salon jürisi Kırda Kahvaltı (sergide 8. resim) resmini reddetti.
Tüm bu ret yanıtları sebebiyle, Reddedilmişler Salonu kuruldu
ve Kırda Kahvaltı'yı sergiledi. Ressam, aynı yıl Olympia'yı
(sergide 13. resim) resmetti ve bu resimle bir skandal yarattı.
1866
Flütçü (sergide ilk resim) Salon jürisi tarafından reddedildi.
Emile Zola, sanatçıyı L'Evènement'de tartışmaya yol açan bir
makalesinde savundu.
1867
Zola, o sene Paris Dünya Fuarı'nın bağımsız bir pavyonunda resmini
sergileyen Manet ile ilgili uzun bir makale yazdı.
1868
Manet'nin yapmış olduğu, Maximilian'ın İdamı (sergide 15. resim)
Goya'ya ait olan Mayısın Üçü'ne (üsluben) yaklaşır. Ne var ki,
ustaca etkileşimine karşın idamcıların kostümleri fazlaca Fransız
gibi göründüğünden, yapıtın Paris'te sergilenmesi yasaklandı.
1870
Manet, Paris'teki savaştan ailesini korumak için onları güneye
yolladı ve kendisi önce topçu, ardından da üsteğmen olarak orduda
görev aldı.
1872
Sanat taciri Paul Durand-Ruel, Manet'in tablolarını satın almaya
başladı..
1879
Manet, 1879'tan 1882'ye kadar her yıl Salon sergilerine katılım
gösterdi.
1880
Georges Charpentier'ın Paris'teki Modern Hayat adlı yeni galerisinde
kişisel bir sergi açtı.
1882
Son başyapıtı Folies-Bergére'de Bir Bar (sergide 38. resim)
adlı tablosu ile Manet yeniden stüdyo resmine döndü. Aynı yıl,
onur nişanına (Légion d'Honneur) layık görüldü.
1883
30 Nisan'da Paris'te öldü.
1884
Güzel Sanatlar Akademisi'nde sanatçıya bir anma sergisi düzenlendi.
Bu görkemli çevre'deki (yapıt-ç.n.)
en sıra dışı parça olan ve katalogda IV. Philip'in zamanındaki ünlü
bir aktörün portresi olarak tanımlanan resim, muhtemelen
yağlıboyalar
içinde şimdiye dek yapılmış en sıra dışı parça; arka plan yok, tamamiyle
siyah giyinmiş ve canlı görünen adamın çevresini saran havadan başka
bir şey yok; Spinners (Eğiriciler-ç.n.), Alanso Cano'nun iyi bir portresi;
diğer bir sıradışı resim olan las Meninas (Cüceler-ç.n.) ve filozoflar,
ikisi de harika parçalar; tüm cüceler, özellikle ellerini kalçalarına
koymuş olan gerçek bir usta işi. İhtişamlı portreleri - hepsi birer
başyapıt; başka yerde görmüş olsam hayran olacağım Titian'ın Charles
V adlı portresi, burada bana cansız gözüktü.
Manet
Tabloları Video
From: ghaile123
About this video:Edouard Manet was born on January 23, 1832
in Paris In 1844-1848, Manet studied at the College Rollin,
In 1848-49, he was trained as a sea cadet on a voyage to
Brazil, but in April 1849 he failed his naval examinations
and decided to switch to paintingHe entered the studio of
Thomas Couture, where he studied for 6 years, between 1850
and 1856. In 1856, he took a long travel through Europe.
...
Sonra,
en bayağı taklit hissiyle, çok yakından taklit edilen ustanın yakınlarındaki
en orijinal olan Goya var. Fakat o hala muazzam canlı. Müzede, Velasquez
tarzında yapmış olduğu ama buna karşın daha alt seviyede iki atlı portresi
var. Şimdiye dek gördüğüm Goya çalışmaları beni çok cezbetmedi; bir
gün içinde ya da sonrasında Duke of Osuna's'da, çalışmalarının yer aldığı
görkemli bir koleksiyonu göreceğim... (s.41)
* * *
Vassé Şatosu, 14 Eylül (1865), Perşembe
CHARLES BAUDELAIRE'E (Brüksel'de)
...Sonunda, sevgili Baudelaire,
Velasquez'i gerçekte tanımak için geldim ve şunu söyleyeyim ki o, şimdiye
dek varolmuş en büyük sanatçı; Madrid'de 30-40 tablosunu gördüm, portreler
ve diğerleri; hepsi birer başyapıt; ününden daha büyük bir sanatçı ve
İspanya seyahatinin kaçınılmaz sorunları ve yorgunluğunu tek başına
yok ediyor. Goya'ya ait birkaç ilginç parça da gördüm; aralarında Alba
Düşesi'nin çekici bir portresini de içeren bazıları çok iyiydi. (s.42)
* * *
Vassé Şatosu, 17 Eylül (1865)
ZACHARIE ASTRUC'A İspanya
turundan döndüm ve burada birkaç günlüğüne kalıyorum. Bir süre dinlenmeyi
düşünüyorum; çünkü kısa süre içinde görülecek önemli işlerim vardı ve
eve harap bir halde döndüm. Kaldığım süre boyunca, vermiş olduğun öğüt
ve kusursuz yöneltmelerin bana rehberlik etti; bu yüzden, orada edindiklerimi
ilk başta sana anlatacağım. İspanya'da beni en çok heyecanlandıran ve
geziyi yapmama değen şey Velasquez'in tabloları oldu. O, tüm zamanların
en büyük sanatçısı; şaşırtıcı olmamakla beraber resim yapmadaki tüm
hedeflerimin onun çalışmasında yerine getirildiğini keşfettim. Bu başyapıtları
görmek bana müthiş bir umut ve cesaret verdi... Ribera ve Murillo'dan
hiç etkilenmedim. Onlar kesinlikle ikinci sınıf ressamlar. Velasquez'in
Olivares Dükü portresi ile karşılaştırıldığında, Titian'nın Charles
V adlı tablosu oyuncak at üzerindeki kukla gibi gözüküyor. Usta'nın
dışında beni sadece iki ressam etkiledi: Tuhaf resimleri olan Greco;
ama çok iyi bazı portreleri var (Burgos'taki İsa'sını pek de beğenmedim)
ve başyapıtının Akademi'de olduğu görünen Goya (Alba Düşesi [gerçekte
Giyinmiş Maja], hayret verici bir yaratım) (s.42-43)
* * *
(L'Evénement illustré, 10 Mayıs 1868)
EMILE ZOLA'NIN KAYDI (Portre
yaparken) …Modelsiz bir şey yapamam. Hayalden nasıl yapacağımı bilmiyorum.
Şimdiye dek aldığım derslere göre resim yapmaya çalıştım; kayda değer
bir şey üretemedim. Eğer bugün kayda değer bir şey çıkartamazsam, kesin
bir yorum ve güvenilir bir değerlendirme yapabilmek için onu bir kenara
bırakırım. (s.49)
* * *
(yaklaşık 1868-70)
PHILIPPE BURTY'NİN KAYDI
(Eva Gonzales için yapılan ölüdoğa konulu bir tablonun yapımı sırasında)
Çabuk not et. Arka planı önemseme. Sadece ton değerlerine bak. Görüyor
musun? Baktığında ve özellikle ne gördüğünü nasıl yorumlayacağını düşündüğünde,
ki bir bakıma senin üzerinde bıraktığı etkinin aynısını izleyicinin
üzerinde de bırakır; aramazsan, orada kağıdın üzerindeki çizgileri göremezsin,
değil mi? Sonra, bütününe baktığında, somon balığının üzerindeki pulları
saymaya çalışmazsın. Tabii ki saymazsın. Onları gri ve pembe yerine
küçük gümüş sedefler olarak görürsün -doğru değil mi?-; şu somonun ortasında
yer alan beyaz kılçığına ve sonra da sedefin gri gölgesine bak!
Ve üzümler, şimdi her bir üzüm tanesini sayacak mısın? Tabii ki hayır.
Senin gözüne çarpan, onların açık kehribar rengi ve formu yumuşatarak
ona biçimini veren parlaklık. Kumaşla ilgili karar vermen gereken ışığın
nereden geldiği ve doğrudan ışık almayan düzlemler. Ara tonlar Magasin
pittoresque (dergi resimleri-ç.n.) gravürcüler içmüzik. Uygun yerlerine
koyduğunda, kıvrımlar kendiliğinden oluşur. Ah! Bay Ingres, işte adamım.
Hepimiz yalnızca çocuğuz. Kumaş resmetmeyi bilen biri vardı. Bracquemond'a
sor... Hepsinden önce, renklerini canlı tut!.. (s.54)
* * *
(1873)
THEODORE DURET'İN KAYDI (Opera
ball tablosu için poz veren arkadaşlarına) Şapkanızı kafanıza koyarken
nasıl hiçbir şey düşünmüyorsunuz ve tamamen rahatsınız? Güzel, şimdi
poz verirken de aynı şekilde yapmacıklıktan uzak durun. (s. 119)
* * *
TOUT ARRIVE Çarşamba akşamı (8
Nisan1874, posta damgası)
EUGENE MONTROSIER'E
Yakınlığınızı çok takdir ediyorum; iki tablom reddedildi: Opera ball
ve bir Figürlü manzara. Gerçekten çok terbiyesizler, bu sanatsal değerler!
Fakat siz bana yardım etmeye gönüllüyseniz, bu benim için çok büyük
bir telafi olacak. (s. 119)
* * *
TOUT ARRIVE (12 Nisan? 1874)
STEPHANE MALLARME'YE
Sevgili arkadaşım, Teşekkürler, senin gibi birkaç destekleyicim daha
olsaydı, jüriyi umursamazdım. (s.119)
* * *
(1870'ler)
ANTONIN PROUST'UN KAYDI (Jean
Béraud'a, Monet hakkında) ...Coquelin'nin iyi bir gözü var; bir gün
Claude Monet'e teşekkür edecek. 1830 yılında bir manzarayı onun gibi
aktarabilen bir okul yok. Ve konu suya geldiğinde - o, suyun Raphael'idir.
Günün her saatinde, sığ ya da derin, suyun tüm hareketlerini bilir.
Son cümlemin üzerinde duruyorum; Daubigny'nin deniz manzarası ile ilgili
olarak Courbet'in övgü dolu mükemmel bir saptaması var: "Bu bir deniz
peyzajı değil; bu, günün bir saati." Bu, insanların henüz tam olarak
anlamadıkları bir şey; adam peyzaj, deniz manzarası, figür resmetmiyor;
günün herhangi bir saatinin peyzaj, deniz manzarası ya da figür üzerindeki
etkisini resmediyor. (s.121)
* * *
(Venedik, kış 1874-5)
CHARLES TOCHE'NİN KAYDI
(Kafe Florian'da Toché ile karşılaşması üzerine) Görüyorum ki sen bir
Fransızsın... Tanrım, burada olması ne kadar sıkıcı!
(Salute'nin yanındaki resim için bir motif üzerine) Buraya, bir bataklık
kadar karanlık, içinde turuncu şapka ve pembe tişört giyen şu yakışıklı
gondolcu adamlardan birinin olduğu bir gondol koyacağım.
...Modelin başında, uygun bir biçimde duran şapka etkisi vermek en zor
şey ya da kalaslardan yapılmış bir tekneyi geometri kurallarına uygun
biçimde yerleştirmek.
(Mestre'de
bir yelkenli yarışı resminin planı üzerine) Rahatsız edici derecede
karmaşık bir manzarayla yüzyüze gelince, öncelikle kendime tipik bir
konu seçmeli ve resmimi sanki çerçevelenmiş halini görebiliyormuş gibi
oluşturmalıyım. Bu durumda, dikkati en fazla çeken özellikler: salınan
gemi direkleri, renkli sancaklar, kırmızı-beyaz-yeşil İtalyan bayrağı,
kayıkların karanlık, sallantılı çizgileri, kalabalık seyirciler ile
siyah-beyaz oklar gibi ufka çevrilmiş gondollar; sonra, resmin tepesinde,
suyla belirlenmiş ufuk, uzakta belli belirsiz adalar.
Öncelikle, uzamsal ve hava perspektifine göre, uzak-yakın ilişkilerini
mantıkla çözmeye çalışırım.
Lagün,
gökyüzünün aynasıdır ve aynı zamanda kayıklar ile yolcuların yer aldığı
büyük bir sahnedir: direkler, bayraklar...gibi. Lagünün kendine özgü
bir rengi var; gökyüzünden ödünç aldığı nüanslar var; bulutlardan, kalabalıktan,
suda yansıyan nesneler. Tüm bu hareketlilik içinde, net tanımlamalar
çizgisel bir yapı olamaz; eğer doğru gözlemlenirse yalnızca gerçek hacminden
ve esas temel tasarımından oluşur.
Koyu renkleri ve yansımalarıyla gondollar ve diğer kayıklar, sulu sahnemde
bir temel oluşturur. Figürler, oturuyor ya da hareket halinde, koyu
ya da parlak renkli kıyafetler içinde, şemsiyeli, mendilli ve şapkalı;
farklı tonlarda değerlerin oluşturduğu mazgal biçiminde gözüken formlar;
gerekli repoussoir'i bulmalı, aralarında görebildiğim gondolların ve
suyla kaplı alanın kendine özgü niteliklerini tanımlamalı.
Çırpınan bayrakların, sallanan
gemi direklerinin kısa süreli hareketlerini aktarma girişimi; kalabalıklar,
kürekçiler, bayraklar ve gemi direkleri, renkli tonların birleşimi şeklinde
kabataslak resmedilmeli.
Ufukta, sağ üstte adalar bulunuyor. İncelik içindeki kusursuzca incelenmiş
tonlarda gizlenmiş, en uzak planlardan başka bir iz olmamalıdır.
En sonunda, tüm figür ve objelerin üzerinde ışık oyunları yapan kubbe
gibi uçsuz bucaksız bir gökyüzü bütün sahneyi kaplar.
Fırça darbeleri kendiliğinden ve dolaysız olmalıdır. Hile yok, dürüst
sanatçılar yardımınıza koştuğu için Tanrı'ya şükretmelisiniz.
(Ressamlar ve okullar üzerine) ispanya çok basit, çok görkemli, kupkuru
kayaları ve karanlık yeşil ağaçlarıyla çok dramatik! Venedik, eninde
sonunda sadece bir dekor...
(Veronose'nin Dük Sarayı'nda bulunan Venedik Zaferi adlı yapıtı üzerine)
Hiç hoşuma gitmedi! Boşa sarfedilen çaba; bir sürü boş alan! Her şekilde
duygusuz! Saatlerce süslenmiş bir kitap gibi naif çekicilikleriyle Carpaccios'u
seviyorum. Ve... San Rocco Okulu'nda bulunan Titianlar ve Tintorettolar
eşsiz... Fakat en sonunda, senin de gördüğün gibi her zaman Velasquez
ve Goya'ya dönüyorum!
(Tiepolo üzerine) Kudüs'ün alınışı ve öfkeli Orlando resimlerinin karakterleri,
alegori, şatafatlı küçük süslemeleriyle şu İtalyanlar çok sıkıcı. Bir
sanatçı, meyve ve çiçekle ya da sadece basit bir bulutla her şeyi söyler...
(s.124)
* * *
(Tarihsiz)
ANTONIN PROUST'UN KAYDI Yanlış
yoldayız. Resmin, biçimin kopyası olduğunu kim söylemiş? Gerçek şu ki,
sanat hayatın sureti olmalıdır. Bir başka deyişle, Güzel Sanatlar Akademisi'nde
güzel iş ama berbat bir meslek yapıyorlar...
Bir sanatçı 'kendiliğinden' olmalı. Bu uygun bir terim. Ama kendiliğinden
olmaya ulaşabilmek için sanatını toplamalısın. Deneme ve yanılma seni
bir yere götürmez. Hissettiğini aktarabilmelisin; ama düşüncelerini
ifade edebilmek için aktarımın anlık olmalı; böylece biri l'esprit de
escalier'den bahseder ya da gecikmiş bir adımla hazırcevap karşılık
verir. Kimse l'escalier de l'esprit'den ya da yaratıcılık ve akla rehberlik
edecek adımlardan bahsetmez. Birçok kişi bunlara erişmeye erişmeye çalıştı
ama tek bir sıçramayla zirveye ulaşmanın zorluğu sebebiyle asla başarılı
olamadı. Gerçek şu ki; hep bugün yaptığının dün yaptığınla artık uyum
içinde olmadığını keşfedersin.
Şahsen, ben sanatla ilgili ne
söylendiğiyle çok ilgilenmiyorum. Fakat fikrimi söylemem gerekirse şöyle
diyebilirim: İnsanlık ve modernite duygusunun olduğu her şey ilginçtir;
bunların olmadığı her şey de eksiktir. (s.202)
* * *
(1882)
GEORGES JEANNOT'UN KAYDI
Sanatın özü bir gereksinim ve bir güzellik sorunudur. Az ve öz iş düşündürür;
detaylısı ise sıkar. Her zaman için özlü olanı hedefle! Bir şekilde,
temel ışık ve gölge alanlarını ara; diğerleri genellikle çok çaba gerektirmeden
bilgiyi verebilir; sana güvenli bağlantıyı sağlayacak olan hafızanı
terbiye etmelisin ve böylece bayağılığa düşmezsin. Her zaman için dansa
yön ver ve eğlenmeyi sağla. Zevksiz iş yapma.; hayır, zevksiz bir iş
asla!.. (s.202)
* * *
(Tarihsiz)
ANTONIN PROUST'UN KAYDI Eğer
Bacon'un tanımı, sanat insanın doğaya eklenmesidir ise, homo additus
naturae, bu kesinlikle doğrudur; hala doğaya sahip olduğundan emin olmalısın.
(Renk ve çizgi üzerine) ...noktalama işareti olmadan imla ve gramer
olamaz; renk ve çizgiyi ayırmaya çalışmak ise saçmadır.
...Güzel Sanatlar Akademisi'nde öğretilen aptal çizgileri kullanmadığım
doğrudur. Fakat orada ders veren ünlü profesörlere, sadece bir resme
parmak uçlarındaki ışık duygusuyla skeç yapmayı sorun. Buna karşı çıkarlar.
Görkemli parlaklığıyla her şeyi kaplayan havada öylesine çok parıltı
ve devinim vardır ki! Bunu, bir kelebeği bir vitrine iliştirir gibi
bir tuvale figür iliştirmeye çalışanlara anlatın! (Popüler bir sanatçının
yapmış olduğu bir portre üzerine) Elbette bir frak resmetmiş olduğunu
görebiliyorum. Ve bu frak kusursuzca kesilmiş. Peki ya oturanın ciğerleri
nerede? Onun altında nefes almıyor. Adamın vücudu yok. Bu, terziye göre
bir portre. (s.202)
* * *
(1878)
GASTON LA TOUCHE'NİN KAYDI
Beni düşünmüş olduğun için teşekkür ederim ama ben öğrenci kabul edemem.
Herneyse, zaten size ne öğretebilirim ki? Hiçbir şey ya da en azından
birkaç cümlede özetleyebileceğim az bir şey: siyah yoktur, bu ilk kural;
başka birinin çalışmasında görülen bir şeyi yapma, bu da ikincisi. Şimdi
eve git ve doğadan resimler yap; bu, Bay X,Y ve Z'den daha önemli. (s.203)
* * *
(1868-78)
BERTHE MORISOT'UN KAYDI Sabah
beyaz, gün içerisinde lila ve akşamları turuncu tonlarında boyayarak
iç mekanda plein air yapabilirsin. (s.203)
* * *
(1878-1882)
HENRI GERVEX'İN KAYDI
(Robert-Fleury Senior (1797-1890) üzerine) Bir ayağı mezardaki bu yaşlı
canavar bizi hiç huzur içinde bırakmayacak mı?! (s.203)
* * *
(1870ler)
GEORGE MOORE'UN KAYDI
Degas Semiramis'i (1860ların başı), resmederken ben modern Paris'i resmediyordum.
(s.203)
* * *
(1870ler)
EDMOND BAZIRE'NİN KAYDI
(Atölyesindeki ziyaretçilere) Şu Degas'a, Renoir'a, Monet'e bir bakın!
Ah arkadaşlarım, ne yetenek! (s.203)
* * *
(Art Monthly (Dergisi) İnceleme, 30 September 1876)
STEPHANE MALLARME'NİN KAYDI (Kaybolmuş
Fransızca metnin orijinal İngilizce çevirisinden) (Biri) her seferinde
bir resme başladığında... tıpkı, tehlikeli olsa bile yüzmeyi öğrenebilmesi
için kendini suya bırakması gerektiğini bilmesi gibi paldur küldür dalar.
Kimse bir manzaraya figürü, hatta iki manzara ya da iki figürü bile
aynı bilgi, yöntem ya da tarzda yapmamalıdır. Her çalışma, aklın yeni
bir yaratımı olmalıdır. Şu bir gerçek ki, el yaptıklarının sırlarını
hatırlayacaktır ama göz önceden gördüğü her şeyi unutmalı ve önceki
yaptıklarından yeniyi öğrenmelidir. Kendini akıldan soyutlamak; sadece
sanki ilk kez bakıyormuş gibi görmeli ve el, tüm ustalığını unutarak
sadece arzunun rehberliğinde, bağlı olduğu kişiden soyut olmalıdır.
(s.204)
(*) Tüm alıntılar, Juliet Wilson-Bareau, Manet By Himself, Time adlı
kitaptan alınmıştır (Sayfa numaraları, alıntılardan sonra verilmiştir).